Voltaire
Sevgili okuyucu, biliyorum uzun zamandır seni ihmal ettim, kızma bana! Son günlerde New Yorker olma yolunda çabalarımı biraz arttırdım da. İçin rahat olsun bayağı bir yol katettim. Mesela artık yürürken kahve içebiliyorum hem de pipetle… Yok yok daha New Yorker olamadım. Daha da karıştırıyorum hemen hemen her kapının üzerinde yazan “Pull” ile “Push”u. İnan bana bazen içeri giremiyorum bazen de çıkamıyorum dışarı.
Aslında kafamdaki sıraya göre bugün sana çok farklı konulardan bahsedecektim. Fakat bilirsin burası New York; “Beş dakkada değişir bütün işler”. Rastlantılar değiştirdi her şeyi.
Her şey bir önceki yazımda Beslenme Çantası kısmında verdiğim ev ödeviyle başladı. (sırası gelmişken yorum yazanlara teşekkür ediyorum. Devam edenlere hediyeler yolda…) Ev ödevi olarak verdiğim görselin çizeri bildiğiniz gibi Banksy idi. Hani su yaptığı duvar resimleriyle hakli olarak efsane olan gizemli kişilik.
Raslantılar yanyana geldi ama önce Selim geldi Türkiye'den. Ben de zaman zaman takıldım onun peşine ve Banksy’in New York’ta sergi açtığını da ondan duydum. Bu iç dökmenin konusu olan sergiye gitmem işte böyle oldu. Merak etme, Banksy hakkında ansiklopedik bilgilerle sıkmayacağım seni. Zaten istersen Banksy sana google kadar yakın…
Yok yok sergiye gidip “aman allahım ne güzel bir sergi bu. Hemen yazmalıyım bunu bloga” demedim. Sergi çok etkileyiciydi ama açıkçası sana sergiden bahsetmek aklimin köşesinden bile geçmedi. İnan bana, yasadıklarımı bir bir sana yazmaktan daha önemli islerim var. Örnek olarak siyahlarla basket oynayıp sürekli yenilmeyi verebilirim.
Ve son rastlantı sahneye çıktı. İnternette başka bir karın ağrısının peşindeyken yanlışlıkla tıkladığım bir link beni Milliyet gazetesinin sergi ile ilgiyle haberine götürdü. Linkini vermek isterdim fakat kontrol ettim az evvel, haber ve görseller arşivlenmemiş tabi ki. O kadar yalan yanlıştı ki bilgiler ve yorumlar, ben de durumdan vazife çıkartıp (hep ordu mu çıkartacak. Ben de, ben de…) yazmaya karar verdim blog da..

Öncelikle ufak bir uyarıyla başlayayım izin verirsen; Türkçe kaynaklarda yazdığı gibi sergi Banksy’in , New York'da ilk resim sergisi değildi. Serginin ilk olup olmadığını bilmiyorum ama emin olduğum bir sey var o da resim sergisi değildi. Görünce sen de anlayacaksın zaten. Hatta bu çalışma için sergi kelimesinin bile yeterli olduğuna emin değilim.
Zaten Banksy de sergi salonunu degil, bir pet shop u tercih etmiş. Bildigin pet alınıp satılan shop işte. Araştırmadım aslında, normalde de Pet Shop mu yoksa sergi için mi tasarlanmış bir bir mekan mı burası. Kanımca çok da önemli değil (Her kanımca deyince aklıma Nihat hoca gelir. Lisedeyken fizik hocamız Nihat Bey Bulgaristan dan son göçle gelen birisiydi. Çok nazikti. Biz de bu nazikliği sonuna kadar kullanıp her türlü terbiyesizliği yapardık dersinde. Başka bir öğretmenin bizi eşşek sudan gelinciye kadar döveceği olaylarda, adamcağızın yarım yamalak Türkçesiyle ağzından çıkan en ağır söz şu olurdu: “Kanımca doğru değil bu yaptığın”)
Serginin ismi The village pet store and charcoal gril, türkçeye de şöyle çevrilmiş Kasabanın Evcil Hayvan Dükkânı ve Odun Kömürlü Mangal.
Bence sergi benim gibi et yiyenleri rahatsız etmek için oluşturulmuş. Rahatsız da ediyor. Pet Shop akvaryum içinde yüzen iki adet balık köftesine, ayna karşısında s

Dedim ya sıkmayacağım seni daha fazla. Ama sen de itiraf et merak ettin degil mi ? Zaten fotoğraflardan bir sey anlaşılmaz mutlaka video görmelisin. İstersen buradan yak: http://thevillagepetstoreandcharcoalgrill.com/menu.html (bu çalışmanın esas sitesi)
Bu video sergide çekilmemiş ama aynı çalışma sergide de var. Bir goz

Kanımca mevzuyu çok uzatmam doğru değil !
Hadi o zaman blogumuzu yeni açanlar için kısa bir özet geçelim.
Sevgili günlük !
Bugün New York’taki kaçıncı günüm bilemeyeceğim. Burası hapishane mi ki gün sayıyım, insaf be günlük!
Bugün sana ne olacak bu insanlığın hali, nedir bu vurdumduymazlık diye sormak istiyorum. Misal ben. Bugün konu hakkında çok etkileyici bir sergi gördüğüm halde, sergi çıkışı Selim’le gidip sergiye dair kritikler eşliğinde sucuklu pizza yedim.
Suçlayıcı gözlerle bakma bana günlük, en baştan soyledim; Bazen içine giremiyorum gördüklerimin bazen de dışına çıkamıyorum bildiklerimin. Push ile Pull karışıyor bende surekli.
Beslenme Çantası
Sevgili okuyucu
Seninle yeni bir görseli paylaşmadan önce, konuyla ilgili ufak bir açıklama yapmak istiyorum. Ben her yazı da bir önceki görsel de aslında şu anlatılıyordu diye kanımca gereksiz bir açıklama da bulunmayacağım. Yani sen yazdığınla kalacaksın. Bir de beni yalnız bırakmamış olacaksın bu alemde. Bir soru yok ki ortada bir çözümü olsun değil mi ama ? Benimkisi meraklısına ev ödevi; Garanti veriyorum iyi gelecek sana da. Hem hediye de var bu işin sonunda…

Hazırsan bugünün görseli hemen sağda. Görsellerle ilgili yazılı bir bilgi vermiyorum. İnternette araştırmak gibi bilgisel ve hafif çakalca bir eylemle zaman geçirmene gönlüm razı olmaz...